11.12.07
Demode... Moda...
Geçen gün Orhan Pamukoğlu yine pahalı ve klas sınıflamasına giren üstün eğitimlerinden birini daha vermiş şirket yöneticilerine... Aslında sırf bu konferansın bile üçte bir sayfa haber olması bile bize önemli bir mesaj veriyor. Habere 21 Kasım 2007 tarihli Sabah Gazetesinde rastladım. Şirketlere önemli askeri mesajlarla bezeli liderlik öğretmektedir herhal... Helali hoş olsun.
Haberin ortasında sayın Pamukoğlu bile buyuruyor ki "asteğmenlik Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma bir yöntemdir ve kaldırılması gereklidir". Ne yazık ki bu emekli generalin bile yaptığı bu çağrı bazılarına çok itici geliyor, nedense. Sahi bizim neden hala yüzbinlerce gencimiz zorunlu askerlikle karşı karşıya kalmaktadır? Generalim bu konuyu biraz daha sesli ifade etseniz!...
http://arsiv.sabah.com.tr/2007/11/21/haber,14ED8C5AB99A4FA6A5775C4C7E5A693C.html
~~~~~~
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
16.11.07
Remembering Mevlana / Mevlana'yı hatırlamak...
Mevlana was born in Bhalk, Persia, in 1207 from an aristocratic family, Rumi died in 1273. People say that he played about 70.000 verses. Many of them, are included in his masterpiece "Masnavi-yi Manari".
"In generosity and helping others, be like a river. In compassion and grace, be like the sun. In concealing other's faults, be like the night. In anger and fury, be like dead. In modesty and humility, be like the earth. In tolerance, be like the sea. Either appear as you are, or be as you appear"...
*<*>*
Şayet gökyüzü aşık değilse, kapalı olacaktır.
Eğer güneş, aşık değilse, aydınlatmayacaktır dünyayı.
Eğer nehir aşık değilse, sessizliğe gömülecek, kaskatı kesilecektir.
Eğer dağlar ve toprak aşık değilse, o zaman hiçbir bitki yetişmeyecektir yeryüzünde.
*<*>*
Her gün bir yerden göçmek ne iyi.
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti, cancağzım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
*<*>*
Dün gece Akıl'la söyleşip durdum
Ona hakikatin sırrını sordum
"Dinle" dedi, "bu bilinir söylenmez"
O sustukça ben sırrı kavrıyordum
*<*>*
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir...
~~~~~~
Living a life of my own...
...
Freedom lies in being bold.Robert Frost
*^"#+&*
7.11.07
Sevdigimiz zaman...
Marcel PROUST – Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde /À l'ombre des jeunes filles en fleur (1918)
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
Timon... Atinalı Timon...
Bir Tiyatro Hikayesi
Türkiye’nin dört tarafında ikamet eden dört arkadaşız yolda yürüyen, yürüyüp konuşma hızlarımız da oldukça değişken. Hedefimiz “Atinalı Timon/Timon of Athens”, Oyun Atölyesi’nin 2006 model ürünü. Aslında bu şekilde bildiğimiz söylenemez, daha çok Haluk Bilginer Tiyatrosu’na gidiyoruz kısaca. Hepsinden önemlisi o değil mi diyor arkadaşlardan bir tanesi. Haluk Bilginer Trabzon’u Mersin’i fazla ziyaret etmiyor diye ekliyor. Tiyatroya gidiyor olmamızın ötesinde, Haluk Bilginer’i “canlı” izleyecek olmamın heyecanı her halinden belli oluyor. Ben ise daha şanslıyım, İzmir Türkiye’nin büyük şehir üçlemesinden bir tanesi.
Mükemmel oyunculuklara şahit olacağımız oyuna yetişiyoruz, zaten oyun saat üçte değil de üç buçukta başlayacakmış. Rahat bir nefes alıyoruz. Saat daha üçe beş var, daha salona seyirci alınmasına başlanmış değil. Neden bizi bu kadar acele ettirdin serzenişleri ile karşılaşıyorum. Erken olmak geç kalmaktan iyidir, değil mi? (Tabi her şeyde değil!)
Salonun seyirciye açılmasıyla birlikte hemen yerimizi alıyoruz. Karşımızda sahne, perdesi açık vaziyette oyunu bekliyor. Tam ortada karşıda asılı Atinalı Timon’un madalyonu bizi selamlıyor. Sahnede ise V şeklinde düzenlenmiş bir masa grubu var.
Sahneyi incelememiz bitmemişken garsonları görüyoruz. Masalara çeşit çeşit etlerden ve mezelerden oluşan tabaklar getirmeye başlıyorlar. O esnada üzerinde Pop Art şeklinde işlenmiş Che Guevera’lardan ibaret bir penye olan bir DJ abartılı hareketleriyle sahneye dalıyor. Saat daha üçü sekiz geçiyor, bu da nereden çıktı diyemeden DJ’imiz kendinden geçmeye başlıyor. Kendinden geçtikçe daha da kaptırıyor, ritmi pompalıyor. Tüm salonun dans edesi geliyor.
Farkına varamıyoruz oyunun başladığının… Sahnedeki partide sırayla oyunun neredeyse tüm karakterleri arz-ı endam ediyor. Parti büyük bir orji sahnesiyle noktalanıyor. Biz ise çoktan oyunun içindeymişiz, oyunda bizim… Timon biz seyircilere-yoksa pasif oyuncu mu demeliydim!-bile para saçmaktan geri kalmıyor.
Atinalı Timon, zevk-i sefahat içinde gününü ediyor izlenimi veriyor. Hayatta sadece zevk olmalı, ne kadar da hoş diye düşüncelere dalmak üzereyken insani çekişmelerin hiç bitmediği gerçeğiyle bu düşlerden uyanıyoruz. Acıklı acıklı gülüyoruz ağlanacak halimize…
Tüm bu şatafatın sonunda Timon sıfırı tüketip borç batağına düşüyor. Daha üç gün önce en yakınında en büyük dostu olduğunu iddia edip onu iltifatlara boğanlar bir anda saf değiştiriyorlar. Bir anda alacaklarını tahsil etme çabasındaki simsarlara dönüşüyorlar. Timon hangi dostuna(!) yardım için el açtıysa alacağımı tahsil edemem kaygısıyla hepsi reddediyor. Alçaklık, hıyanet ve satılmışlık dünyaya hakim oluyor.
Uzun lafı kısası Timon der ki “Para, karayı ak, çirkini güzel, eğriyi doğru, adiyi soylu, ihtiyarı genç, korkağı yiğit eder.”
Susma Timon, vur alçaklıklarını yüzlerine tüm insanlığın!
“Dilerim görüp göreceğiniz en iyi ziyafet olsun bu!
Sizi gidi ağız dostları sizi!
Duman ve ılık su; tam sizin şanınıza layık işte.
Timon'un son yemeği budur size.
Yıkayıp temizliyor işte kendini Timon
Üstüne pul pul yapışan dalkavukluğunuzdan;
Savuruyor işte böyle suratınıza
Vıcık vıcık alçaklığınızı.
Herkesin lanetleriyle yaşayın, uzun uzun hem de;
Sizi sırıtkan, yapışkan, iğrenç sömürgenler sizi!
Para budalaları, sofra sülükleri, iyi gün sinekleri!
Süklüm püklüm uşaklar, uçarı dumanlar, kalleş kuklalar!
Bütün insan ve hayvan hastalıklarına tutulasıcalar!
Ne o? Kaçıyor musun? Dur biraz; ilacını iç de öyle git!
Sen de! Sen de! Dur, para vereceğim, borç istemeyeceğim.
Ne o? Kaçış mı hep birden? Bundan sonra
Alçakları çağırmadan kurulmasın hiçbir sofra.
Yansın konağım! Atina yerin dibine batsın!
Bundan böyle Timon'un yüreğinde yeri olmasın
İnsanların, hiçbir insanın![1]”
[1] Atinalı Timon, William Shakespeare - çeviren: Sabahattin Eyüboğlu.
~~~~~~
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
12.9.07
12 Eylül / September 12th
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi.
517 kişiye idam cezası verildi.
Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1′i Asala militanı).
İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi.
71 bin kişi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
98 bin 404 kişi* ”örgüt üyesi olmak” *suçundan yargılandı.
388 bin kişiye pasaport verilmedi.
30 bin kişi *’’sakıncalı”* olduğu için işten atıldı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
30 bin kişi* ‘’siyasi mülteci” *olarak yurtdışına gitti.
300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
171 kişinin *”işkenceden öldüğü” *belgelendi.
937 film *’’sakıncalı”* bulunduğu için yasaklandı.
23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
31 gazeteci cezaevine girdi.
300 gazeteci saldırıya uğradı.
3 gazeteci silahla öldürüldü.
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi *”kaçarken” *vuruldu.
95 kişi* ”çatışmada” *öldü.
73 kişiye *”doğal ölüm raporu”* verildi.
43 kişinin *”intihar ettiği” *bildirildi." ( blog.wolkanca.com/index.php?tag=12-eylul-1980)
evreni gördüm
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
24.6.07
Friendship needs commitment...
Real friendship includes the following eight responsibilities:
1. Material aid.
Help your companions with food, or money or other things they need for their own survival or development.
2. Personal Support.
3. Respect.
4. Praise and attention.
5. Forgiveness.
6. Prayer.
7. Loyalty.
8. Relief from discomfort.
Al Ghazali
Quote cited in Essential Sufism
Edited by James Fadiman & Robert Frager
HarperSan Francisco Publications
(Thank you Muhammad Khan...)
**********************
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
22.6.07
Sevdim Seni...
Sevdim Seni / I Loved You...
Sevdim seni bir kere
Başkasını sevemem
Deli diyorlar bana
Desinler değişemem
Hayatta en zor olan
Bir insanı tanımak
Kabul etmek huylarını
Değişmeden bir olmak
Sevgi anlaşmak değildir
Nedensiz de sevilir
Bazen küçük bir AN için
Ömür bile verilir
Daha yolun başındasın
Değişirsin diyorlar
Oysa sana çıkıyor
Bildiğim bütün yollar
Özdemir Erdoğan
~~~~~~
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
AŞK... yine yeniden... hiç bitmemecesine...
AŞK
Bunca gün, ah, bunca gün
görmeyi seni böyle kırılgan, böyle yakın,
nasıl öderim, neyle öderim?
Uyandı kana susamış
İlkbaharı koruların,
Çıkıyor tilkiler inlerinden
Çiylerini içiyor yılanlar,
Ve ben gidiyorum seninle yapraklarda
çamlar ve sessizlik arasında,
sorarak kendime nasıl, ne zaman
ödeyeceğim diye şu bahtımı.
Bütün gördüklerim içinde
yalnız sensin hep görmek istediğim,
dokunduğum her şey içinde
senin tenindir hep dokunmak istediğim:
seviyorum senin portakal kahkahanı,
hoşlanıyorum uykudaki görüntünden.
Ne yapmalıyım, sevgilim, sevdiceğim,
bilmiyorum nasıl sever başkaları,
eskiden nasıl severlerdi,
yaşıyorum, bakarak, severek seni,
aşk tabiatımdır benim.
Her ikindi daha da hoşuma gidiyorsun.
Nerde o? Hep bunu soruyorum
kaybolduğunda gözlerin.
Ne kadar geç kaldı! Düşünüp inciniyorum,
yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi
geliyorsun sen, bir esintisin
şeftali ağaçlarından uçan.
Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil,
o kadar neden var ki, o kadar az,
böyle olmalı aşk
kuşatan, genel,
üzgün, müthiş,
bayraklarla donanmış, yaslı,
yıldızlar gibi çiçek açan,
bir öpüş kadar ölçüsüz.
PABLO NERUDA / YÜREĞİM RÜZGARLARLA ÖZGÜR / ADAM YAYINLARI / sayfa: 63
Çeviri: Erdal Alova
(Özden İnal'a ve elelebizbize ailesine teşekkürler...)
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
11.6.07
Brainstorming on a sunny afternoon...
sitting in my room,
trying to look in the world in a broader perspective...
The world seems as if it is going on back and back... Many things are getting worse... I am tired of hearing the very bad news every minute.
We should find a way to focus on people... We should be united for diversity in a broader perspective. I believe that people can change for understanding and respect. Any people from any background and any thought is an enrichment for the society. But how can we make them work for a bright future together?
Unfortunately there are many abuses, many violations of rights all around the world. The political and governmental powers do not care about the people. They are the small toys of the enormous corporates. They are enlightened with the power of money!...
We do have some tools... We do have knowledge how to work against all this violent, discriminative, fascist and militarist behaviour. What we need is to come together in a strategically planned approach... We are capable of intercultural education, peace education and human rights education. I am glad that I have an aim and I know the tools and involved to work my aim of life (motto)...
Living Library, Porvoo - Finland, 18th May 2007.
Since June 2006 we are shouting "ALL DIFFERENT ALL EQUAL" in Europe. It is a campaign of the youth! The campaign is fantastic... It is built on a fantasy.... on a dream for future... on a commitment to fullfil...
I am committed with the campaign. I am trying to help in making those objectives above a reality. I am convinced that all those obstacles can be overcome... All I saying is "Let's help the campaign to achieve further..."
~~~~~~
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
10.6.07
ÇARE
Sular yükselince, balıklar karıncaları yer..
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer...
Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir...
Çünkü kimin kimi yiyeceğine..
"Suyun akışı" karar verir...
Gidene kal demeyeceksin...
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır.
Kimseye hak ettiğinden fazla değer verme,
yoksa değersiz olan hep sen olursun...
Düşün...
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır seni sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Herşey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama sevgisini...
Hep hatırla:
"Çaresizseniz, Çare "SİZSİNİZ"......
(Mustafa Alp'e teşekkürler...)
~~~~~~
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
7.6.07
FINLAND... Countries I have been...
Finland, see you again soon...
29/05/2007
~~~~~~
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
4.6.07
Müzik Festivalleri
Yaz mevsimi baslıyor… Bu yaz Turkiye’de cok sayıda muzik festivali gerceklesecek. Hangisine/(lerine) katılayım derken arastırmaya girismis bulundum, ve bir liste yaptım. Yaptıgım listeyi sizlerle paylasıyorum. Listelemeye Turkiye’dekilerle baslamıstım, ama kendimi yurtdısındakileri kontrol etmekten alamadım.
Bu yıl Avrupa’yı turlayan buyuk isimlerin neredeyse hepsi Turkiye’yi de ziyaret edecek gibi gorunuyor. Bunların en basında Marilyn Manson, the Smashing Pumpkins, Dream Theatre, Beastie Boys ve Franz Ferdinand geliyor… Umarım eglenceli ve yuksek kaliteli konserler gerceklesir.
Halen hangilerine gidecegime kesin karar vermedim, ama gecen yıl oldugu gibi bu yıl da Sziget agır basıyor gibi… Tool ve Ninch Inch Nails faktoru…
MÜZİK FESTİVALLERİ
- 6–10 Haziran 2007 – Ankirock Festivali
Ahlatlıbel, Ankara
Moğollar, Pentagram, Tony Martin ve diğerleri…
http://www.ankirockfest.com/
- 6-9 Haziran 2007 – Sweden Rock Festivali
Sölvesborg, İsveç
Aerosmith, HeaveN&Hell, Scorpions ve diğerleri…
http://www.swedenrock.com/
- 8-10 Haziran 2007 – Download Festivali
Donington Park, İngiltere
My Chemical Romance, Linkin Park, Iron Maiden ve diğerleri…
http://www.downloadfestival.co.uk
- 15–17 Haziran 2007 – One Love Festivali 6
Parkorman, İstanbul
Underworld, Orishas, Beastie Boys ve diğerleri
http://www.efespilsenonelove.com/
- 15-17 Haziran 2007 - Greenfield Festivali
Interlaken, İsviçre
The Smashing Pumpkins, The Killers, Marilyn Manson ve diğerleri…
http://www.greenfieldfestival.ch/
- 16-17 Haziran 2007 – Woodstage Festivali
Glauchau Gründelpark, Almanya
Type O Negative, Marilyn Manson, Paradise Lost ve diğerleri…
http://www.woodstage.de
- 22-24 Haziran 2007 – Türk Rock Festivali
Şile, İstanbul
Bulutsuzluk Özlemi, Pentagram, Mavi Sakal ve diğerleri…
http://www.turkrockfestivali.com/
- 22–23 Haziran 2007 – ROCKfest
Tigem, Yalova
Emre Aydın, Hayko Cepkin, Aylin Aslım ve diğerleri…
- 22–24 Haziran 2007 - ROCK-A Festivali
Pamucak, İzmir
Moğollar, Direc-T, Yeni Harman ve diğerleri…
http://www.rock-a.org/
- 22-24 Haziran 2007 – Graspop Festivali
Daessel, Belçika
Aerosmith, Iron Maiden, Ozzy Osbourne ve diğerleri…
http://www.graspop.be
- 22-24 Haziran 2007 – Southside Festivali
Tuttlingen Neuhausen on Eck, Almanya
Pearl Jam, Beastie Boys, Marilyn Manson ve diğerleri…
http://www.southside.de
- 28 Haziran–1 Temmuz 2007 – Rock Werchter Festivali
Leuven, Belçika
Metallica, Pearl Jam, Incubus ve diğerleri…
http://www.rockwerchter.be/
- 29 Haziran–2 Temmuz 2007 – Radar Live Festivali
Solar Beach, İstanbul
James, Marilyn Manson, Groove Armada ve diğerleri…
http://www.radarlive.com/
- 29 Haziran- 1 Temmuz 2007 – Full Force Festivali
Roitzschjora Leipzig, Almanya
Korn, Children of Bodom, Slayer ve diğerleri…
http://www.withfullforce.de
- 29 Haziran-1 Temmuz 2007 – B’estival
Bucharest Romexpo, Romanya
Marilyn Manson, Faithless, Pink ve diğerleri…
http://www.bestival.ro/
- 29 Haziran-1 Temmuz 2007 – Eurockeenes Festivali
De Belfort, Fransa
Queens of the Stone Age, Marilyn Manson, Arcade Fire ve diğerleri…
http://www.eurockeennes.fr/
- 4-5 Temmuz 2007 – Hodokvas Festivali
Piestany, Slovakya
Placebo, Korn, New Model Army ve diğerleri…
http://www.hodokvas.sk
- 4-6 Temmuz 2007 – Rock for People Festivali
Hradec Kralove, Çek Cumhuriyeti
The Killers, The Hives, Basement Jaxx ve diğerleri…
http://www.rockforpeople.cz/
- 5–8 Temmuz 2007 – Roskilde Festivali
Roskilde, Danimarka
Muse, Slayer, Red Hot Chili Peppers ve diğerleri…
http://www.roskilde-festival.dk/
- 12–16 Temmuz 2007 – Exit Festivali “Herkes farklı herkes eşit”
Petrovaradinska tvrdava, Novi Sad, Sırbistan
Beastie Boys, Groove Armada, Satryricon ve diğerleri…
http://www.exitfest.org/
- 14–15 Temmuz 2007 - MASSFestival
Parkorman, İstanbul
Tori Amos, Avril Lavigne, Sinead O’Connor ve diğerleri…
http://masstival.com/
- 2–4 Ağustos 2007 – Wacken Open Festivali
Wacken, Almanya
Blind Guardian, Iced Earth, In Flames ve diğerleri…
http://www.wacken.com
- 8–15 Ağustos 2007 – Sziget Festivali “Herkes farklı herkes eşit”
Obudai, Budapeşte, Macaristan
Madness, Nine Inch Nails, Tool ve diğerleri…
http://www.sziget.hu
- 16–18 Ağustos 2007 – Pukkel Pop Festivali
Hasselt-Kiemit, Belçika
Tool, The Smashing Pumpkins, Iggy and the Stooges ve diğerleri…
http://www.pukkelpop.be/
- 24-26 Ağustos 2007 – Rock en Seine Festivali
Domaine deSaint, Fransa
Björk, Arcade Fire, Tool ve diğerleri…
http://www.rockenseine.com/
- 31 Ağustos-1-2 Eylül 2007 – Rock’n Coke Festivali
Hezarfen, İstanbul
The Smashing Pumpkins, Franz Ferdinand, Manic Street Preachers ve diğerleri…
http://www.rockncoke.com/
Sevgilerimle,
~~~~~~
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
2.6.07
Remembering Nazım Hikmet / Nazım Hikmet'i hatırlamak...
Happy Birthday Nazım! / Mutlu Yıllar Nazım!...
I LOVE MY COUNTRY
I love my country :
I have swung on its plane trees, I have stayed in its prisons.
Nothing can overcome my spleen
as the songs and tobacco of my country.
My country :
Bedreddin, Sinan, Yunus Emre and Sakarya,
lead domes and factory chimneys
are all the work of my people
who even hiding from themselves
smile under their drooping mustaches.
My country.
My country is so large :
it seems that it is endless to go around.
Edirné, Izmir, Ulukıshla, Marash, Trabzon, Erzurum.
I know the Erzurum plateau only in its songs
and I am ashamed
not to have crossed Tauruses even once
to go to the cotton pickers
in the south.
My country :
camels, train, Fords and sick donkeys,
poplar
willow
and red earth.
My country.
The trout which likes
pine forests, best freshwaters and the lakes
at the top of mountains,
and at least half a kilo,
with red reflections on its scaleless, silver skin
swims in the Abant lake of Bolu.
My country :
goats on the Ankara plain :
the sheen of blond, silky, long furs.
The fat plump hazelnuts of Giresun.
The fragrant red-cheeked apples of Amasya,
olive
fig
melon
and of all colours
bunches and bunches of grapes
and then the plough
and then the black ox
and then : ready to accept
everything
advanced, beautiful and good
with the joyous admiration of a child
my hard-working, honest, brave people
half hungry, half full
half slave...
tr. by Fuat Engin
><><><><><><><><
Nazim is a man of principles for me.
He believed in better world... A world of equality... A world of peace...
He was condemned of being a communist. He could not come back to his beautiful country. He was in love with his country indeed... He was a true patriot. The punishment of being away from his precious country was too harsh for him, but he did not give up his ideals.
He showed his mastermind in every small piece of sentence he wrote. He was a genius in literature, namely as a poet.
Long live Nazim... We will not forget you...
~~~~~~
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
31.5.07
Terziler Geldiler...
Tüketim mantığıyla tüketilen toplum içinde yaşamak istemiyorum...
Turgut Uyar'ın bu şiiri de tam bir manifesto sanki...
Terziler Geldiler / Turgut Uyar
Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle
daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere
Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle.
Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. Sonra
sonsuz çalgısı sevinçsizliğin.
Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de
Duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir hüzünle...
Yorgun ve solgundular, kumaşları buldular, kenti doldurdular
O çelenk onbin yıllıktı, taşıyıp getirdiler
Ölülerini gömmüşlerdi, kalabalıktılar, tozlarını silkmediler
Bütün caddeler boşaldı, herkes yol verdi,
"Tanrıtanır kadınlar ve cumhuriyetçiler
piyangocular, çiçek satın alanlar,
balıkçılar ağlarını, paraketelerini, ırıplarını, oltalarını
zokalarını, çevirmelerini ve kepçelerini topladılar.
Sigaralarını yere atıp söndürdüler sigara içenler."
Bir şey vardı ısınmaz kalın kumaşların altında, kesip biçtiler
Patron çıkardılar, karşılaştırdılar,
Katlanılmaz bir uykunun sonunu kesip biçtiler
Şarkılara başladılar ölmüş bir at için
Makaslarını bırakmadılar
Bekleniyorlardı.
"Ey artık ölmüş olan at! -dediler-
Ne güzeldi senin çılgınlığın, ne ulaşılırdı!
Sen açardın,
Otuzüçbin at türünün tek kaynağıydın sen!
Tüylerin karaparlaktı. Koşumların,
-kokulu yağlarla ovulup parlatılan-
nasıl yakışırdı sağrılarına ve göke.
Göke bir ululuk katardı sonsuz biçimin, at!
Toynaklarını liflerle ovardık
Senin karaya boyanırdı koşuşun
Uyandırırdı bütün karaları ve denizleri.
Çılgın kişnemeni duyardık sonsuzun yanıbaşından
Ne güzel gözlerin vardı Kara at!
Binlerce kişi,
-çocuklar, kadınlar, erkekler görkemli yahut
darmadağın giysileriyle herkes
körler ve cüzzamlılar,
bütün kutsal kitaplar kalabalığı,
ermişler, kargışlılar ve günahlılar
gebe kadınlar, vâz edenler
ve dondurmacılar ve at cambazları ve
tecimenler ve kıralcılar ve gemicilerle
Tanrıtanımazlar ve tefeciler ve
yalvaçlar...-
ormanlardan ve kıyılardan ve kıraç yerlerden gelmiş
senin mutlu ovanı doldurup
haykırırlardı.
Büyük sesler içinde sen, geçerdin..."
Terziler geldiler. Bu güneşler odaların dışındaydı artık.
Herkes titrek ve sabırsız, titrek ve sabırsız evlerinde
Gazeteler yazmadı, dükkânlar dönemindeydik
Yüzlerce odalarda yüzlerce terziler, pencerelerini kapadılar
Parmakları uzun, kurusolgun yüzleri sararmış, eskimiş durmaktan
Yitik saat köstekleri, titrek ve sabırsız yorgun bacakları
Her şeylerine yön veren durmuşluğa olur dediler
Beğenip gülümsediler.
"Ey artık ölmüş olan at! -dediler-
Senin eyerin ne güzeldi.
Dişi keçi derisinden, ofir altınıyla süslü
Nasıl yaraşırdı belinin soylu çukurluğuna
Seninle öteleri ansırdık.
Öteler, baklanın ve pancarın duyarlığı
Kedinin varlığı erişilmez kişilik
Güneşli bir damda
İçimizden gemiler kaldırırdın,
Suyunu büyük şölenlerle tazelerdik
Bayramımızdın. Kuburlukların
bütün kişniş ve badem doluydu.
Şimdi dar dünya
Ölümün büyük hızı kesildi."
Terziler geldiler. Ateş ve kan getirmediler.
Hüzünleri kan ve ateşti ama. Uğultulu bir şey
Ekspresler garlarda kaldı, ilâçlar çıldırdılar
Kenti bir baştan bir başa dolaştım, tıs yok
Bütün odalara dağıldılar. Sürahiler tozlu, pabuçlar kurumuş
yerlerde kırpıntılar,
"oyulmuş yakalar, kolevlerinden arta kalanlar
vatka pamukları, verevine şeritler, kopçalar,
düğmeler, ilikler
iplik döjküntüleri, kumaş parçaları,
karanlık akşamüstleri ve sabahlar,
dükkân tabelâları, kartvizitler..."
kasıklarına kadar çıkmış, en ufak bir ölüm bile yok.
Tarafsız bir aşk çağlıyordu onların solgunluğunda
Mutfaklarını kilitlediler, büyük atsı giysiler kestiler,
"Ey artık ölmüş olan at! -dediler-
Koşuşun büyütürdü dünyayı senin!
Sen nasıl da koşardın.
Biz güneyde yatardık, sen koşardın
Hangi at güzelse ondan da güzeldin
Kuyruğun parlak savruluşuyla bölerdi
bir karaya göğü
ve yüceltirdi, ince bezekli kuskununu.
Gemin güzel sesler çıkarırdı güzel
ağzında,
herkesi sevinçle haykırtan.
Başın yaraşırdı düşüncemize ve
gözlerine saygıyla bakardık...
"Terziler geldiler. Durgunluktu o dökük saçık giyindikleri
Yarım kalmışlardı. Tamamlanmadılar. Toplu odalarını sevdiler.
Ölümü hüzünle geçmişlerdi, ateşe tapardılar.
Kent eşiklerindeydi, ağlayışını duydular
Kestiler, biçtiler, dikmediler ve gitmediler,
iğnelerine iplik geçirip beklediler;
"Ey artık ölmüş olan at! -dediler-
En güzeli oydu işte, yüzünün
savaşla ilişkisi.
Boydanboya bir karşıkoyma, denge
ve istekli bir azalma. Onu bilirdik.
O ağaç senin kanınla beslenirdi,
hepimizi besleyen.
Bir ülkeyi yeniden yaratırdı şaşkınlığımız
senin karşında,
alışveriniş, alfabenin, iplik döküntülerinin ve
her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği..."
~~~~~~
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
30.5.07
Yine burada aşk...
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Özdemir Asaf
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
7.4.07
Lost...
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
25.3.07
50 years of United Europe
The rule of law, democracy, human rights and equal participation were important assets of Europe. I witness the wealth and the living conditions in Europe. I believed in the values of Europe. EU has achieved a lot in regional development, social security, education and other social developments. Even education developed in EU come up with many good practices including the achievements in non-formal education and innovation.
Unfortunately nowadays I see a big intention to be closing inside in EU. I do not see the real signs of action for becoming a real power in the world. EU could not establish itself as a power in international relations, security, and energy issues. Climate change and sustainable development are still two big question marks for EU.
EU has tendency to become a “fortress” by closing its borders to any immigrants and xenophobia is rising. The discrimination inside the societies is rising rapidly. Fundamentalism is also increasing. As the role of civil society in EU is essential, new ways must be founded to attach the citizens into the politics and civic life again.
EU can not stop the enlargement in this very important stage. The candidature of Turkey is a important development for the future prosper and happy Europe. Turkey can provide the needed both active young human resources and natural resources.
We should search new ways on working together and sharing prosperity and peace in the region. Let’s work together for a common future!
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
22.3.07
Yasaklı Şarkılar Tarihine Kısa Bir Bakış / A Short History of Censored and Banned Songs
Roll Dergisi’nin eski bir sayısından “roll”ladığım bilgiler aslında müziğin ve popüler kültürün son 50 yılda nereden nereye geldiğinin çok güzel bir özetini yapıyor.
İngiltere özelinde gerçekleştirilen bu yasaklar son 50 yılda özellikle rock sanatçıları tarafından değerlerin nasıl bir değişime tabi tutulduğunun bildirgesi işlevini görüyor.
Radyo, televizyon ve internetin sırasıyla liderliği birbirlerine devrettikleri popüler kültür çağlarının sonunda şu anda eskiye göre çok büyük ilerlemeler sağlanmış olmasına rağmen yasaklamak baki kaldı.
Din, azınlıklar, cinsellik ve cinsel yönelim hala tabu olarak görülüyor. Argo dil kullanımı sanki yok sanılıyor. Reklâmın ise artık gizlisi, açığı, saklısı tartışması ortadan kalktı; her tarafımız reklâm doldu.
Günümüzde yeni yasaklama ve korkutma türleri ortaya çıktı. Söz gelimi artık işimize gelmeyen video yayınlandığını görünce youtube’a kendi insanlarımızın erişimi yasaklayıverebiliyoruz. Biz onu görmeyince video yok oldu sanıyoruz.
Rock yaşayacak…
Yıl – Sanatçı – Şarkı\Albüm – Yasaklanma Nedeni
1959 * Bobby Darin - Mack the Knife - İnsanların sokak çetelerinden korkmalarına neden olmaktan
1961 * Craig Douglas - 100 pounds of clay - Dine küfür etmekten
1965 * The Fugs` un ilk albümü - Pornografi, dine hakaret ve küfürlü dil kullanımından
1966 * The Beatles plakları - Lennon`un İsa`dan meşhuruz lafı yüzünden
1967 * The Beatles plakları - Şarkı sözlerindeki uyuşturucu imalarından
1970 * The Kinks - Lola - Şarkıda aleni bir şekilde Coca-Cola markasının zikredilmesi yüzünden
1972 * Wings (Paul McCartney) - Give Ireland Back to Irish/ Hi hi hi - İrlanda’daki olayları protesto ettiğinden
1972 * Judge Dread - Big seven - Pornografik içerik yüzünden
1977 * Sex Pistols - God Save the Queen - Malum kraliçeye hakaretten
1979 * Gang of Four - At Home He`s a Tourist - Prezervatif kelimesinin geçmesinden
1984 * Frankie goes to Hollywood - Relax - Muzır klip yüzünden
1989 * WASP - Animal (Fuck Like a Beast) - Şarkının adı ve sözleri nedeniyle
1989 * The Pogues - Birmingham six - Şarkının IRA militanlarına destek vermesi yüzünden
1995 * Rage against tha machine - Killing in the name - Yirmi kereden fazla “fuck” kelimesinin kullanılması yüzünden.
"Roll" Dergisi'nden – Mayıs 2002
21/03/2007
Living a life of my own...
...
*^"#+&*
21.3.07
AŞK VAR!
Aşk var mıdır diye tartıştık yine geçen hafta... durmaksızın... Aşk, aynen Eric Fromm'un söylediği gibi karşılıksız olduğu zaman ayrı bir güzel, ayrı bir heyecanlı...
Derin ve ihtiraslı sev. Kalbin kırılabilir ama hayatı dolu dolu yaşamanın tek yoludur. ~"Erich Fromm"~
Cehennem bile adalet kadar aşkın eseridir. ~"Dante"~
Sevip de yitirmek, sevmemiş olmaktan daha iyidir. ~"Senera"~
Aşk bir tablodur, onu doğa çizmiş hayal süslemiştir. ~"Voltaire"~
Tanrı kadınları erkekleri evcilleştirmek için yarattı. ~"Voltaire"~
Birkadının diğerinden farklı olduğu kuruntusuna aşk denir. ~"H.C.Mencken"~
Aşk, yüreklerden gökyüzüne kadar uzanan ateşten bir merdivendir. ~E.Geibel~
Aşk iyi bir yapıştırıcıdır, ama karşılıklı nefret tam bir çimentodur. ~"Louise Wyse"~
Aşk herşeyin başlangıcı, ortası ve sonudur. ~"La Cordaire"~
Yaşam belirtisinin kökeninde duygulanma vardır, duygulanmanın kökü ise aşktır...aşka inanmaya ve aşık olmaya devam...
~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~
Life is an endless adventurE!...
*^"#+*
16.3.07
Izmir European Jazz Festival
The festival is consisted of jazz artists from France, Germany, Austria, Belgium, Italy and Turkey every year. Concerts, workshops, seminar and movie screenings are held every year.
This year Hi-Jazz/Hicaz, Falb Fiction, Mina Agossi, Musica Dal Vivo, and Holger Mantey were the participating artists in 2007.
Unfortunately I just had the opportunity to be in the last concert that was given by Holger Mantey. The German pianist played very interesting movements for one and a half hour. Most pieces were written by him. He was a very talkative guy with a great heart. It was an interesting experience...
14/03/2007
~~~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~
Life is an endless adventurE!...
*^"#+*
4.3.07
28 Şubat ve 1 Mart
Life is an endless adventurE!...
*^"#+*
28.2.07
BABEL
Lives change every new day.
Every new day brings happiness and sadness for the people all around the world… Indeed this world is built on pain and sorrow…
BABEL tells a story in the eyes of three fathers “to the brightest lights in the darkest nights”.
BABEL is not just a movie, it is a masterpiece of cinema.
We see a father, crying upon his son’s death in the heart desert in Morocco.
We see a father, with tear drops on the cheeks is worried about his wife lying on the ground, and his son and daughter two continents away.
We see a father, who weeps gently and is hugging his depressed daughter in the crazy shining city of Tokyo.
All these stories can be connected in a world of globalization. The world is becoming a ground for the butterfly effect everyday more and more.
All these stories are so real and intimate. These happenings are so human.
We all are grateful to live in a colourful planet like this.
We can be dedicated to work for a better world indeed. We will…
I thank you Alejandro Gonzalez Inarritu for making these moments possible.
...to the brighest lights in the darkest nights...
10/02/2007
~~~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~
Life is an endless adventurE!...
*^"#+*
14.2.07
Sevgililerin Günü ve Aşkın Bilimi
Life is an endless adventurE!...
*^"#+*
11.2.07
Yalnızlık ve Hayal...
Elimde sadece hayallerim ve özlemlerim var kendimden başka.
Yalnızlık sadece bir seçim olamaz.
Zamanın ve mekânın bir oyunu bana…
Bu zamanı bu mekânı aşmam lazım.
Her şeye rağmen mutluluğu aramaya devam…
Mutluluk yakın olmalı…
Necip Fazıl olayı 85 yıl önce yaşamış ve güzelleyip anlatmış…
10/02/2007
HAYAL
Bu akşam bir ateş duyup etimde,
Kadın, Kadın diye içimi oydum,
Ruhuma bir serin yer istedim de,
Alnımı mermerin üstüne koydum.
Birden karanlıklar sökülüverdi.
Odama bir hayal dökülüverdi.
Karşımda gerindi, bükülüverdi,
Onu gözlerimde çırçıplak soydum.
Artık ben ve günah olsa işlerim,
Yumuşak bir yastığa geçti dişlerim;
Bir an kadar sürdü can verişlerim;
Ey kadın, bu akşam sana da doydum.
Necip Fazıl, 1923.
Life is an endless adventurE!...
*^"#+*
10.2.07
Hrant’ın ardından, üç!
Ezberimin dışında düşünürken…
19 Ocak 2007 saat 15.10’dan beri içimde şiddete karşı büyük bir hiddet, aklımda ise yüzlerce soru var. Hissettiğim bu hiddet ham bir nefret değil, tam tersi adil bir hukuk arayışı, tam tersi farklılıklarıyla barış içinde yaşayan bir toplum arayışı…
O cuma günü saat 15.00’de Halaskargazi Caddesi’nin kaldırımları kan gölüydü, hemen ardından Türkiye’nin gündemi “toz bulutu” oldu. Çerle çöp samanla çamur(!) birbirine karıştı. Suikastı herkes farklı şekilde kendine göre(!) yorumladı. Herkes orasından burasından tutup kâh kınadı kâh lanetledi.
Tonlarca soru binlerce kez yorumlandı… Kim yaptı? Hangi örgüt/kişi yaptırdı? Neden yapıldı? Neden şimdi yapıldı? Ne elde edilmek isteniyor?
Çoğu kimse kendine göre cevaplar verdi, suçluyu aradı, sonuçları değerlendirdi. Kimisi de özellikle sessiz kaldı. Suikasttan rant elde edebilecek o kadar farklı grup vardı ki…
Tetikçi ve görünür azmettirici elde edilmesine rağmen toz bulutu kalkacak gibi değil hala…
Dink ailesi ve kimi arkadaşları devletin suçu dediler, 301’in sonucu. Diğer bir kısım ziyaretçi derin devlet yapmıştır dedi. Aşırı milliyetçi ve faşist örgütler denildi. Peki bunlar neden Hrant Dink’in davasının üzerinden bu kadar fazla zaman (dört aydan fazla) geçmesi beklendi? O dava ki ifade özgürlüğüne aykırılık nedeniyle karşı çıkmıştık.
Sahi bu hakaret yargısı “temiz” kan ile ilgili bir cümleden çıkmıştı, bu cümlenin yazıdan bağımsız yanlış şekilde anlaşıldığını savunmuştuk. Peki Hrant Dink’in kızı Serra Dink suikast sonrası yaptığı açıklamada neden “kanınız şimdi temizlendi mi” dedi? Hani mahkemeler ve malum “birlik” o malum cümleyi yanlış yorumlamıştı. Sera mahkemeyle aynı düşüncede olduğunu itiraf etmiş oldu acep?
25/01/2007
Life is an endless adventurE!...
*^"#+*
8.2.07
Türkiye’de Gündeme dair… 06/02/2007
Ben, sen, o, biz, siz, onlar…
Geçen hafta sonu şehrimdeki konuşmalarıyla birlikte başbakanımız ustaca bir siyasi manevra yaptı. Yine cephe değiştirdi! Bir yandan da gündemi bulandırma amacına ulaştı.
Bu vesileyle altını çizmek isterim; kendisi İzmir’de üç gün kalarak şehrimize ne kadar büyük bir önem bahşettiğini de göstermiş oldu. Böylece İzmir de Johannesburg, Melbourne, Strasbourg, Jakarta, Dubai gibi başbakanın yılda en az üç gün kaldığı önemli şehirler arasına girdi.
Bu kez nur topu gibi iki yeni gündemimiz oldu; derin devlet ve ırkçılık. Bu kez özgürlüklerden, ırkçılığın artmasından ve ayrımcılığın yok edilmesinden dem vurdu.
Burada yine geçmişi hatırlamak lazım belki de. 2005 yılı yaz aylarında Kürt sorunu olduğunu kabul ederek yeni bir gündem yaratmış, geçtiğimiz yıl ise yine reddetmeye başlamıştı.
Pazar günü yaptığı konuşmada “Bunlar gençleri provoke edip tahrik etmeye çalışıyor. Bunlar milliyetçilik adı altında ırkçılık yapıyorlar. Irkçılık, kafatasçılık yapmak, dışlayıcı milliyetçiliktir, ayrımcılıktır, bölücülüktür, negatif bir milliyetçiliktir[1]'' dedi.
[1] (http://www.bbm.gov.tr/modules.php?name=News&file=article&sid=1629)
Yakın geçmişimize baktığımızda, sadece bir ay önce bayrak önünde çekilmiş milliyetçi söylemli “Kurban olam ayına yıldızına” sloganlı afişleriyle tüm ülkeyi süslemeye yeltenmişti, 61 ilde asabildiler. Hala bu binlerce afişin mali kaynağı hakkında çeşitli iddiaların atıla gelmekte olduğunu görüyoruz.
Zaten hani bu söylem takiyyecisi tavrını bilmeyen bir yabancı/Avrupalı son üç günkü konuşmalarını dinlemiş olsa aldanıp Türkiye’de sol bir iktidarın var olduğunu zannedecek.
Önemli bir noktaya parmak basmakta da fayda var; son bir ay içerisinde bayrak önü fotoğraflarıyla hayatımıza iki şahsiyet girdi; biri AKP lideri, diğeri ise Samast. Çelişki mi? Bizde çelişkiden bol bir şey yok ki.
Peki, ülkenin şu andaki durumundan, sistemsizliğinden, tüm bu yaşanan sorunlardan, şiddetten dört buçuk yıldır iktidarda tek başına bulunan başbakan ve başkanlık yaptığı hükümet değil mi? Neden atışıyorsunuz o zaman diğer partilerle? Seçim yaklaşıyor diye inanmadığınız sahte gündemleri neden yaratıyorsunuz?
Devlet içinde ve yakınındaki tüm mevkileri kendinden yapan, istediği her alanda bildiğini okuyan kendinizin ve hükümetinizin gelinen noktalarda hiç suçu yok mu? Neden seçim yaklaştıkça enkaz edebiyatının tozlu sayfalarını aralama gereği duyuyorsunuz?
Birçok alanda ise bilmediğiniz için pek bir şey okuyamadığınız durumlar için bu yazıda kendilerini tenzih ediyorum.
Ayrımcılıkla ilgili tüm bu düşüncelerine rağmen başbakanımız 23 Ocak günü yapılan cenaze töreni yerine hakkındaki yolsuzluk iddiaları eşliğinde yapımı daha önce tamamlanan Ankara-Bolu otoyolunu açmıştı. Neden Halaskargazi Caddesi ile Taksim arasındaki yüz binden fazla vatandaşıyla tek yürek olmak yerine makam aracının direksiyon mahalline oturmayı tercih ettiniz?
Muhalefetten yükselen kadrolaşma iddiası karşısında ise KPSS sınavını en önemli can simidi yaparak kendini savunmaya çalışmak gülünç olmaya çalışmaktan başka bir şey değil, çünkü KPSS çoğu işe alım gerek şart olmasına karşın yeter şart değil. KPSS alt sınırı belirleyen bir ön şarttan ileriye gidemiyor.
Gündemden söz açılınca iktidara çok soru sorduğumuzdan muhalefeti sorumsuz kıldığımız anlaşılmasın, ama erkin sahibi olan iktidar yönetim gücünden dolayı daha fazla sorumlu. İktidar hem sorun çözme hem sorun çözme hem gündem yaratma ve hem de temize çıkma güçlerine sahip. Egemen tüm iletişim kaynakları neredeyse tamamen iktidar ekseninden yayın politikası uygulamaktalar.
Masum değiliz hiçbirimiz…
Yine de iyi günler mümkün… Çalışmaya devam… Daha güzel bir dünya mümkün!
07/02/2007
~~~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~
Life is an endless adventurE!...
*^"#+*
3.2.07
Hrant Dink'in ardından...
Güle güle güzel insan…
Son iki hafta geçmedi, geçemedi... O ise çoktan kanatlandı, uçtu gitti...
“Fırat” çatlağını bulur.
Her insan toprağına döner.
Hayaller dünya durdukça yaşar.
Rahat uyu Hrant…
“İnsan insanca yaşabilmelidir” diyen sana nasıl kıyabildiler?
İnsan insanca yaşayabilmelidir!
Seni bu toprağın üstüne konduramadık.
Umarız her neredeysen orada rahat bırakılırsın.
Her son Yılmaz Güney’in “Umutsuzlar” filminde olduğu gibi olmak zorunda değildi…
Daha güzel günler gelecek…
O günler gelecek dünyada tüm fikirlere özgürlük verilecek.
Merak etme nar kardeş! Nar bir tane, ama içinden binler çıkar...
Hepimiz Hrant’ız… Hepimiz Ermeniyiz…
Çünkü hepimiz insanız!
02/02/2007
Hülyalı
Istıraplı
Renkli
Aşık
Namuslu
Temiz
...
Delikanlı
İnsan
Nar
Kardeş
Metin ÜSTÜNDAĞ
"Biz, yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip olan insanlardandık."
Hrant DİNK
~~~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~
Life is an endless adventurE!...
*^"#+*
20.1.07
Doves are skittish...
Times are getting worse...
Yesterday again we heard sad news... very sad news. We lost an old friend. We lost an old advocate for thoughts. We lost a hope for friendship. We lost the happy dream for future...
Where has the hopes of friendship and love gone? Where has the dreams for a better future?
We lost Hrant Dink... He had a "fault", he acted for a bridge of communication and understanding between the Turkish population and the Turkish-Armenian community which he complained was living too isolated an existence. He was already skittesh as a dove because of all those convictions and accusations.
He was an easy target for any extreme group from different nationalist groups or any secret service. I am very sorry, we could not protect him... He was alone, he was even charged and convicted of insulting "Turkishness"... I do not want to be Turkish in that sense... Indeed now the real insult against "Turkishness" has been done now. He is killed... That guy even did not have the courage to face him, he shot from behind.
I am speechless all the night. More over I saw the movie "Sunday Bloody Sunday" by Paul Greengrasss on CNBC-e, my anger grew deeper.
"I cant believe the news today
Oh, I cant close my eyes and make it go away
How long...How long must we sing this song?
How long? how long..."
(U2 - Sunday Bloody Sunday)
Life is an endless adventurE!...
*^"#+*
18.1.07
Remembering John Lennon / John Lennon'u hatırlamak...
“Life is what happens (to you) while you are busy making other plans. / Hayat siz planlar yaparken başınızdan geçmekte olan şeydir.”
“As usual, there is a great woman behind every idiot.”
“Love means having to say you're sorry every fifteen minutes.”
“Everything is clearer when you are in love...”
“We've got this gift of love, but love is like a precious plant. You can't just accept it and leave it in the cupboard or just think it's going to get on by itself. You've got to keep watering it. You've got to really look after it and nurture it. "
“I still believe that all you need is love...”
“Our society is run by insane people for insane objectives. I think we're being run by maniacs for maniacal ends and I think I'm liable to be put away as insane for expressing that. That's what's insane about it.”
“I'm not going to change the way I look or the way I feel to conform to anything. I've always been a freak. So I've been a freak all my life and I have to live with that, you know. I'm one of those people.”
“All we are saying is give peace a chance. "
IMAGINE (1971)
Imagine there's no heaven,
It's easy if you try,
No hell below us,
Above us only sky,
Imagine all the people living for today...
Imagine there's no countries,
It isn't hard to do,
Nothing to kill or die for,
No religion too,
Imagine all the people living life in peace...
You may say I'm a dreamer,
but I'm not the only one,
I hope some day you'll join us,
And the world will be as one.
Imagine no possessions
I wonder if you can
No need for greed or hunger
A brotherhood of man
Imagine all the people
Sharing all the world…
You may say I'm a dreamer,
but I’m not the only one,
I hope some day you'll join us,
And the world will live as one.
Imagine all the people
Sharing all the world...
You may say I'm a dreamer,
but Im not the only one,
I hope some day you'll join us,
And the world will live as one.
-I am a dreamer like you, John. Thanks for highlighting my way... We are going to make it a reality.-
13.1.07
Turkey NOW!
8.1.07
CLOSE GUANTANAMO!
The unlawful detention of "enemy combatants" at the US Naval Base at Guantánamo Bay, Cuba has now entered its fifth year. Hundreds of people of around 30 different nationalities remain held in effect in a legal black hole, many without access to any court, legal counsel or family visits. Many of them allege they have been subjected to torture or other cruel, inhuman and degrading treatment.
Friedrich Nietzsche says...
-- Friedrich Wilhelm Nietzsche (philosopher and classical philologist) [1844-1900] .
Popular Posts
-
"... Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır ...
-
Perfect?.... It was 1998... It was the year of my generation... It was the times when I was trying to understand the world... I was tryin...
-
It is a wonderful feeling to recognize the unity of a complex of phenomena that to direct observation appear to be quite separate t...
-
Yine geldi, çattı. Dünya üzerindeki en önemli tüketim günü ;- Sevgilililer Günü !- /Again we have it. The greatest consumption day on the p...
-
by Pablo Neruda He who becomes the slave of habit, who follows the same routes every day, who never changes pace, who does not risk and...
-
Merhaba, 2011 bahar ayinda Turkiye’de gerceklesecek festivallerin ve önemli etkinliklerin bir listesini yaptim. Etkinlikler kronolojik olara...
-
Merhaba, 2011 temmuz ayinda Turkiye’de gerceklesecek festivallerin ve önemli etkinliklerin bir listesini yaptim. Etkinlikler kronolojik olar...
-
Ugur MUMCU (August 22nd 1942-January 24th 1993) A Courageous Intellectual to Remember... Uğur MUMCU was a pioneer in investigative journalis...
-
Merhaba, 2011 haziran ayinda Turkiye’de gerceklesecek festivallerin ve önemli etkinliklerin bir listesini yaptim. Etkinlikler kronolojik ola...
Blog Archive
Paul Valéry says...
-- Paul Valéry (poet, essayist, and philosopher) [1871-1945]
Frantz Fanon says...
-- Frantz Fanon (psychiatrist, philosopher, revolutionary and author) [1925-1961].
Alain says...
"One of the hardest things in the world is saying the thing said everyone says with a thinking. /Dünyanın en zor şeylerinden biri, herkesin düşünmeden söylediğini, düşünerek söylemektir."
Alain, (poet and philosopher) [1868 - 1951].