16.11.07

Remembering Mevlana / Mevlana'yı hatırlamak...

MEVLANA Celalladin-i Rumi




Mevlana was born in Bhalk, Persia, in 1207 from an aristocratic family, Rumi died in 1273. People say that he played about 70.000 verses. Many of them, are included in his masterpiece "Masnavi-yi Manari".



"In generosity and helping others, be like a river. In compassion and grace, be like the sun. In concealing other's faults, be like the night. In anger and fury, be like dead. In modesty and humility, be like the earth. In tolerance, be like the sea. Either appear as you are, or be as you appear"...

*<*>*
Şayet gökyüzü aşık değilse, kapalı olacaktır.

Eğer güneş, aşık değilse, aydınlatmayacaktır dünyayı.

Eğer nehir aşık değilse, sessizliğe gömülecek, kaskatı kesilecektir.

Eğer dağlar ve toprak aşık değilse, o zaman hiçbir bitki yetişmeyecektir yeryüzünde.
*<*>*

Her gün bir yerden göçmek ne iyi.

Her gün bir yere konmak ne güzel.

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.

Dünle beraber gitti, cancağzım,

Ne kadar söz varsa düne ait.

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım

*<*>*

Dün gece Akıl'la söyleşip durdum

Ona hakikatin sırrını sordum

"Dinle" dedi, "bu bilinir söylenmez"

O sustukça ben sırrı kavrıyordum

*<*>*

Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir...
~~~~~~
Living a life of my own...
...
Freedom lies in being bold.Robert Frost
*^"#+&*

7.11.07

Sevdigimiz zaman...


... Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki bir bütün olarak içimize sığmaz, sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur, işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür; bizi gidişten daha fazla etkilemesinin büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir.


Marcel PROUSTÇiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde /À l'ombre des jeunes filles en fleur (1918)


~~~~~~
Living a life of my own...
...

*^"#+&*

Timon... Atinalı Timon...

Tarih öldü, yaşasın Timon!
Bir Tiyatro Hikayesi
Konur Sokaktan aşağı koşar adımlarla iniyoruz güne karla uyanmış bir Ankara pazarında. Sokaklar oldukça boş, ne de olsa başkentin günü değil pazar. 2007 şubatının ilk pazarı...



Türkiye’nin dört tarafında ikamet eden dört arkadaşız yolda yürüyen, yürüyüp konuşma hızlarımız da oldukça değişken. Hedefimiz “Atinalı Timon/Timon of Athens”, Oyun Atölyesi’nin 2006 model ürünü. Aslında bu şekilde bildiğimiz söylenemez, daha çok Haluk Bilginer Tiyatrosu’na gidiyoruz kısaca. Hepsinden önemlisi o değil mi diyor arkadaşlardan bir tanesi. Haluk Bilginer Trabzon’u Mersin’i fazla ziyaret etmiyor diye ekliyor. Tiyatroya gidiyor olmamızın ötesinde, Haluk Bilginer’i “canlı” izleyecek olmamın heyecanı her halinden belli oluyor. Ben ise daha şanslıyım, İzmir Türkiye’nin büyük şehir üçlemesinden bir tanesi.

Mükemmel oyunculuklara şahit olacağımız oyuna yetişiyoruz, zaten oyun saat üçte değil de üç buçukta başlayacakmış. Rahat bir nefes alıyoruz. Saat daha üçe beş var, daha salona seyirci alınmasına başlanmış değil. Neden bizi bu kadar acele ettirdin serzenişleri ile karşılaşıyorum. Erken olmak geç kalmaktan iyidir, değil mi? (Tabi her şeyde değil!)

Salonun seyirciye açılmasıyla birlikte hemen yerimizi alıyoruz. Karşımızda sahne, perdesi açık vaziyette oyunu bekliyor. Tam ortada karşıda asılı Atinalı Timon’un madalyonu bizi selamlıyor. Sahnede ise V şeklinde düzenlenmiş bir masa grubu var.


Sahneyi incelememiz bitmemişken garsonları görüyoruz. Masalara çeşit çeşit etlerden ve mezelerden oluşan tabaklar getirmeye başlıyorlar. O esnada üzerinde Pop Art şeklinde işlenmiş Che Guevera’lardan ibaret bir penye olan bir DJ abartılı hareketleriyle sahneye dalıyor. Saat daha üçü sekiz geçiyor, bu da nereden çıktı diyemeden DJ’imiz kendinden geçmeye başlıyor. Kendinden geçtikçe daha da kaptırıyor, ritmi pompalıyor. Tüm salonun dans edesi geliyor.

Farkına varamıyoruz oyunun başladığının… Sahnedeki partide sırayla oyunun neredeyse tüm karakterleri arz-ı endam ediyor. Parti büyük bir orji sahnesiyle noktalanıyor. Biz ise çoktan oyunun içindeymişiz, oyunda bizim… Timon biz seyircilere-yoksa pasif oyuncu mu demeliydim!-bile para saçmaktan geri kalmıyor.

Atinalı Timon, zevk-i sefahat içinde gününü ediyor izlenimi veriyor. Hayatta sadece zevk olmalı, ne kadar da hoş diye düşüncelere dalmak üzereyken insani çekişmelerin hiç bitmediği gerçeğiyle bu düşlerden uyanıyoruz. Acıklı acıklı gülüyoruz ağlanacak halimize…


Tüm bu şatafatın sonunda Timon sıfırı tüketip borç batağına düşüyor. Daha üç gün önce en yakınında en büyük dostu olduğunu iddia edip onu iltifatlara boğanlar bir anda saf değiştiriyorlar. Bir anda alacaklarını tahsil etme çabasındaki simsarlara dönüşüyorlar. Timon hangi dostuna(!) yardım için el açtıysa alacağımı tahsil edemem kaygısıyla hepsi reddediyor. Alçaklık, hıyanet ve satılmışlık dünyaya hakim oluyor.

Uzun lafı kısası Timon der ki “Para, karayı ak, çirkini güzel, eğriyi doğru, adiyi soylu, ihtiyarı genç, korkağı yiğit eder.”
Susma Timon, vur alçaklıklarını yüzlerine tüm insanlığın!

“Dilerim görüp göreceğiniz en iyi ziyafet olsun bu!
Sizi gidi ağız dostları sizi!
Duman ve ılık su; tam sizin şanınıza layık işte.
Timon'un son yemeği budur size.
Yıkayıp temizliyor işte kendini Timon
Üstüne pul pul yapışan dalkavukluğunuzdan;
Savuruyor işte böyle suratınıza
Vıcık vıcık alçaklığınızı.
Herkesin lanetleriyle yaşayın, uzun uzun hem de;
Sizi sırıtkan, yapışkan, iğrenç sömürgenler sizi!
Para budalaları, sofra sülükleri, iyi gün sinekleri!
Süklüm püklüm uşaklar, uçarı dumanlar, kalleş kuklalar!
Bütün insan ve hayvan hastalıklarına tutulasıcalar!
Ne o? Kaçıyor musun? Dur biraz; ilacını iç de öyle git!
Sen de! Sen de! Dur, para vereceğim, borç istemeyeceğim.
Ne o? Kaçış mı hep birden? Bundan sonra
Alçakları çağırmadan kurulmasın hiçbir sofra.
Yansın konağım! Atina yerin dibine batsın!
Bundan böyle Timon'un yüreğinde yeri olmasın
İnsanların, hiçbir insanın![1]


[1] Atinalı Timon, William Shakespeare - çeviren: Sabahattin Eyüboğlu.



~~~~~~
Living a life of my own...
...

*^"#+&*

Friedrich Nietzsche says...

"You have your way... I have my way... As for the right way, the correct way, it doesn't exist..."

-- Friedrich Wilhelm Nietzsche (philosopher and classical philologist) [1844-1900] .

Popular Posts

Paul Valéry says...

"That which has been believed by everyone, always and everywhere, has every chance of being false. / Herkes tarafından doğru kabul edilen şeyler büyük olasılıkla yanlıştır."

-- Paul Valéry (poet, essayist, and philosopher) [1871-1945]

Frantz Fanon says...

"In the world through which I travel, I am endlessly creating myself."

-- Frantz Fanon (psychiatrist, philosopher, revolutionary and author) [1925-1961].

Alain says...

"Nothing is more dangerous than an idea, when a man has only one idea." /\

"One of the hardest things in the world is saying the thing said everyone says with a thinking. /Dünyanın en zor şeylerinden biri, herkesin düşünmeden söylediğini, düşünerek söylemektir."

Alain, (poet and philosopher) [1868 - 1951].

LAST.FM LIST