28.2.07

BABEL

Lives In the Eyes of Three Fathers

Lives change every new day.

Every new day brings happiness and sadness for the people all around the world… Indeed this world is built on pain and sorrow…

BABEL tells a story in the eyes of three fathers “to the brightest lights in the darkest nights”.

BABEL is not just a movie, it is a masterpiece of cinema.

We see a father, crying upon his son’s death in the heart desert in Morocco.

We see a father, with tear drops on the cheeks is worried about his wife lying on the ground, and his son and daughter two continents away.

We see a father, who weeps gently and is hugging his depressed daughter in the crazy shining city of Tokyo.

All these stories can be connected in a world of globalization. The world is becoming a ground for the butterfly effect everyday more and more.

All these stories are so real and intimate. These happenings are so human.

We all are grateful to live in a colourful planet like this.

We can be dedicated to work for a better world indeed. We will…

I thank you Alejandro Gonzalez Inarritu for making these moments possible.

...to the brighest lights in the darkest nights...

10/02/2007



~~~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~

Life is an endless adventurE!...

*^"#+*

14.2.07

Sevgililerin Günü ve Aşkın Bilimi

Yine geldi, çattı. Dünya üzerindeki en önemli tüketim günü;- Sevgilililer Günü!-
/Again we have it. The greatest consumption day on the planet; -StValentine's Day-

Hepinizin Sevgililer Gününü kutluyor. Sevdiğiniz nice mutlu Sevgililer Günü geçirmenizi diliyorum. Sevgiliniz en büyük hazineniz...
I wish you a happy StValentine's Day. I hope you will experience many StValentine's Day with your lover. Your lover is your greatest treasure...
TUBITAK tarafından yayınlanan Bilim ve Teknik Dergisi Ocak 2007 sayısında "Aşkın Bilimi" dosya konusu ederek dikkate değer bilgileri bizlerle paylaşmıştı. Ben de sizlerle paylaşıyorum...
Dosya; "Aşk bir duygu mu?", "Aşkın fizyolojik açıklaması var mı?" ve "Aşk ve beyin ilişkisi nedir?" gibi sorulara yanıt veriyor. Aşkın, "birine karşı yoğun çekim hissedildiğinde, beyindeki birtakım kimyasalların salgısı" olarak tanımlandığı yazıda birçok ilginç bilgi var. İşte bazı bilimsel aşk soruları ve cevapları:
Erkekler neden aldatır?
Sadakatsizlik daha çok erkeklerde rastlanan bir durum. Araştırmacılar, bunu 'kısa süreli ilişkilerin erkeklerin soyunun devamına daha fazla katkıda bulunduğu' fikriyle açıklıyor. Her ne kadar amaç, her partnerden bir çocuk elde etmek olmasa da bilinçaltında bu gerçeklik yatıyor. Ancak farklı eşlerle ilişkiye girmek, kadınlara bu anlamda bir avantaj sağlamıyor. Bu nedenle de kadınların niçin kısa süreli ilişkilerde bulunduğu, 'var olandan daha iyi niteliklere sahip bir eş bulabilme ümidi taşımaları' ile açıklanıyor.
Kıskançlığın nedeni ne?
Kıskançlık, eşi başka birine kaptırma tehlikesi ortaya çıkar çıkmaz başlıyor. Anne çocuğun kendisine ait olup olmadığından yüzde 100 emin olabiliyorken, bu durum erkek için her zaman şüpheli. Erkeğin, babanın kendisi olup olmadığına dair kaygı taşıyor olması doğal. Bu nedenle de erkekler eşlerinin cinsel yönden sadık oluşuna daha fazla önem veriyor.
Kaçan balık niye kıymetli?
1960'lı yıllarda Stanley Schachter tarafından ortaya konulan fizyolojik uyarılmışlık çalışmalarına göre tutkuyu tetikleyen 'epinefrin hormonu' sempatik sinir sistemi tepkileriyle yakından bağlantılı. Tehlike durumları, tutku hissini kuvvetlendiriyor.
Anneye bağlılık nasıl etkiliyor?
Uzmanlar, çocukluğunda anneyle kurulan bağlılığın ileride romantik ilişkilerdeki tutumlarla örtüştüğünü de düşünüyor. Eşine güvenle bağlanan bireylerin kendilerine olan güvenleri de yüksek oluyor ve aşkı bir saplantı haline getirmeden sağlıklı yaşıyorlar.
Kaçınmacı bağlanma türünde ise gerek kendilerine olan güvenleri, gerekse ilişkideki tutku ve adanmışlık düzeyleri düşük oluyor. Aşkı bir saplantı haline getirmiyorlar. Eşe kaygılı bir şekilde bağlanan aşıklarsa çelişkili grup. Çelişkiyle bağlanan bireylerin aşka adanmışlıkları düşük oluyor.
~~~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~

Life is an endless adventurE!...

*^"#+*

11.2.07

Yalnızlık ve Hayal...

Yalnızım yine... Hayaller var.
LonelY not AlonE
Yine yalnızım… Evimde, odamda yapayalnızım…
Elimde sadece hayallerim ve özlemlerim var kendimden başka.

Yalnızlık sadece bir seçim olamaz.
Zamanın ve mekânın bir oyunu bana…

Bu zamanı bu mekânı aşmam lazım.

Her şeye rağmen mutluluğu aramaya devam…
Mutluluk yakın olmalı…

Necip Fazıl olayı 85 yıl önce yaşamış ve güzelleyip anlatmış…

10/02/2007

HAYAL
Bu akşam bir ateş duyup etimde,
Kadın, Kadın diye içimi oydum,
Ruhuma bir serin yer istedim de,
Alnımı mermerin üstüne koydum.
Birden karanlıklar sökülüverdi.
Odama bir hayal dökülüverdi.
Karşımda gerindi, bükülüverdi,
Onu gözlerimde çırçıplak soydum.
Artık ben ve günah olsa işlerim,
Yumuşak bir yastığa geçti dişlerim;
Bir an kadar sürdü can verişlerim;
Ey kadın, bu akşam sana da doydum.
Necip Fazıl, 1923.

~~~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~

Life is an endless adventurE!...

*^"#+*

10.2.07

Hrant’ın ardından, üç!

“Karşı” Beyin Jimnastiği
Ezberimin dışında düşünürken…

19 Ocak 2007 saat 15.10’dan beri içimde şiddete karşı büyük bir hiddet, aklımda ise yüzlerce soru var. Hissettiğim bu hiddet ham bir nefret değil, tam tersi adil bir hukuk arayışı, tam tersi farklılıklarıyla barış içinde yaşayan bir toplum arayışı…

O cuma günü saat 15.00’de Halaskargazi Caddesi’nin kaldırımları kan gölüydü, hemen ardından Türkiye’nin gündemi “toz bulutu” oldu. Çerle çöp samanla çamur(!) birbirine karıştı. Suikastı herkes farklı şekilde kendine göre(!) yorumladı. Herkes orasından burasından tutup kâh kınadı kâh lanetledi.

Tonlarca soru binlerce kez yorumlandı… Kim yaptı? Hangi örgüt/kişi yaptırdı? Neden yapıldı? Neden şimdi yapıldı? Ne elde edilmek isteniyor?

Çoğu kimse kendine göre cevaplar verdi, suçluyu aradı, sonuçları değerlendirdi. Kimisi de özellikle sessiz kaldı. Suikasttan rant elde edebilecek o kadar farklı grup vardı ki…

Tetikçi ve görünür azmettirici elde edilmesine rağmen toz bulutu kalkacak gibi değil hala…

Dink ailesi ve kimi arkadaşları devletin suçu dediler, 301’in sonucu. Diğer bir kısım ziyaretçi derin devlet yapmıştır dedi. Aşırı milliyetçi ve faşist örgütler denildi. Peki bunlar neden Hrant Dink’in davasının üzerinden bu kadar fazla zaman (dört aydan fazla) geçmesi beklendi? O dava ki ifade özgürlüğüne aykırılık nedeniyle karşı çıkmıştık.

Sahi bu hakaret yargısı “temiz” kan ile ilgili bir cümleden çıkmıştı, bu cümlenin yazıdan bağımsız yanlış şekilde anlaşıldığını savunmuştuk. Peki Hrant Dink’in kızı Serra Dink suikast sonrası yaptığı açıklamada neden “kanınız şimdi temizlendi mi” dedi? Hani mahkemeler ve malum “birlik” o malum cümleyi yanlış yorumlamıştı. Sera mahkemeyle aynı düşüncede olduğunu itiraf etmiş oldu acep?

25/01/2007

~~~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~

Life is an endless adventurE!...

*^"#+*

8.2.07

Türkiye’de Gündeme dair… 06/02/2007

Peki suçlu kim?

Ben, sen, o, biz, siz, onlar…

Geçen hafta sonu şehrimdeki konuşmalarıyla birlikte başbakanımız ustaca bir siyasi manevra yaptı. Yine cephe değiştirdi! Bir yandan da gündemi bulandırma amacına ulaştı.

Bu vesileyle altını çizmek isterim; kendisi İzmir’de üç gün kalarak şehrimize ne kadar büyük bir önem bahşettiğini de göstermiş oldu. Böylece İzmir de Johannesburg, Melbourne, Strasbourg, Jakarta, Dubai gibi başbakanın yılda en az üç gün kaldığı önemli şehirler arasına girdi.

Bu kez nur topu gibi iki yeni gündemimiz oldu; derin devlet ve ırkçılık. Bu kez özgürlüklerden, ırkçılığın artmasından ve ayrımcılığın yok edilmesinden dem vurdu.

Burada yine geçmişi hatırlamak lazım belki de. 2005 yılı yaz aylarında Kürt sorunu olduğunu kabul ederek yeni bir gündem yaratmış, geçtiğimiz yıl ise yine reddetmeye başlamıştı.

Pazar günü yaptığı konuşmada “Bunlar gençleri provoke edip tahrik etmeye çalışıyor. Bunlar milliyetçilik adı altında ırkçılık yapıyorlar. Irkçılık, kafatasçılık yapmak, dışlayıcı milliyetçiliktir, ayrımcılıktır, bölücülüktür, negatif bir milliyetçiliktir[1]'' dedi.

[1] (http://www.bbm.gov.tr/modules.php?name=News&file=article&sid=1629)

Yakın geçmişimize baktığımızda, sadece bir ay önce bayrak önünde çekilmiş milliyetçi söylemli “Kurban olam ayına yıldızına” sloganlı afişleriyle tüm ülkeyi süslemeye yeltenmişti, 61 ilde asabildiler. Hala bu binlerce afişin mali kaynağı hakkında çeşitli iddiaların atıla gelmekte olduğunu görüyoruz.

Zaten hani bu söylem takiyyecisi tavrını bilmeyen bir yabancı/Avrupalı son üç günkü konuşmalarını dinlemiş olsa aldanıp Türkiye’de sol bir iktidarın var olduğunu zannedecek.

Önemli bir noktaya parmak basmakta da fayda var; son bir ay içerisinde bayrak önü fotoğraflarıyla hayatımıza iki şahsiyet girdi; biri AKP lideri, diğeri ise Samast. Çelişki mi? Bizde çelişkiden bol bir şey yok ki.

Peki, ülkenin şu andaki durumundan, sistemsizliğinden, tüm bu yaşanan sorunlardan, şiddetten dört buçuk yıldır iktidarda tek başına bulunan başbakan ve başkanlık yaptığı hükümet değil mi? Neden atışıyorsunuz o zaman diğer partilerle? Seçim yaklaşıyor diye inanmadığınız sahte gündemleri neden yaratıyorsunuz?

Devlet içinde ve yakınındaki tüm mevkileri kendinden yapan, istediği her alanda bildiğini okuyan kendinizin ve hükümetinizin gelinen noktalarda hiç suçu yok mu? Neden seçim yaklaştıkça enkaz edebiyatının tozlu sayfalarını aralama gereği duyuyorsunuz?

Birçok alanda ise bilmediğiniz için pek bir şey okuyamadığınız durumlar için bu yazıda kendilerini tenzih ediyorum.

Ayrımcılıkla ilgili tüm bu düşüncelerine rağmen başbakanımız 23 Ocak günü yapılan cenaze töreni yerine hakkındaki yolsuzluk iddiaları eşliğinde yapımı daha önce tamamlanan Ankara-Bolu otoyolunu açmıştı. Neden Halaskargazi Caddesi ile Taksim arasındaki yüz binden fazla vatandaşıyla tek yürek olmak yerine makam aracının direksiyon mahalline oturmayı tercih ettiniz?

Muhalefetten yükselen kadrolaşma iddiası karşısında ise KPSS sınavını en önemli can simidi yaparak kendini savunmaya çalışmak gülünç olmaya çalışmaktan başka bir şey değil, çünkü KPSS çoğu işe alım gerek şart olmasına karşın yeter şart değil. KPSS alt sınırı belirleyen bir ön şarttan ileriye gidemiyor.

Gündemden söz açılınca iktidara çok soru sorduğumuzdan muhalefeti sorumsuz kıldığımız anlaşılmasın, ama erkin sahibi olan iktidar yönetim gücünden dolayı daha fazla sorumlu. İktidar hem sorun çözme hem sorun çözme hem gündem yaratma ve hem de temize çıkma güçlerine sahip. Egemen tüm iletişim kaynakları neredeyse tamamen iktidar ekseninden yayın politikası uygulamaktalar.

Masum değiliz hiçbirimiz…

Yine de iyi günler mümkün… Çalışmaya devam… Daha güzel bir dünya mümkün!

07/02/2007
~~~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~

Life is an endless adventurE!...

*^"#+*

3.2.07

Hrant Dink'in ardından...

Hrant kardeşe... Fırat kardeşe... nar kardeşe... elveda...


Güle güle güzel insan…


Son iki hafta geçmedi, geçemedi... O ise çoktan kanatlandı, uçtu gitti...


“Fırat” çatlağını bulur.
Her insan toprağına döner.
Hayaller dünya durdukça yaşar.

Rahat uyu Hrant…

“İnsan insanca yaşabilmelidir” diyen sana nasıl kıyabildiler?

İnsan insanca yaşayabilmelidir!
Seni bu toprağın üstüne konduramadık.
Umarız her neredeysen orada rahat bırakılırsın.

Her son Yılmaz Güney’in “Umutsuzlar” filminde olduğu gibi olmak zorunda değildi…
Daha güzel günler gelecek…
O günler gelecek dünyada tüm fikirlere özgürlük verilecek.


Merak etme nar kardeş! Nar bir tane, ama içinden binler çıkar...

Hepimiz Hrant’ız… Hepimiz Ermeniyiz…

Çünkü hepimiz insanız!
02/02/2007

Hülyalı
Istıraplı
Renkli
Aşık
Namuslu
Temiz
...
Delikanlı
İnsan
Nar
Kardeş

Metin ÜSTÜNDAĞ


"Biz, yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip olan insanlardandık."

Hrant DİNK

~~~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~

Life is an endless adventurE!...

*^"#+*

Friedrich Nietzsche says...

"You have your way... I have my way... As for the right way, the correct way, it doesn't exist..."

-- Friedrich Wilhelm Nietzsche (philosopher and classical philologist) [1844-1900] .

Popular Posts

Paul Valéry says...

"That which has been believed by everyone, always and everywhere, has every chance of being false. / Herkes tarafından doğru kabul edilen şeyler büyük olasılıkla yanlıştır."

-- Paul Valéry (poet, essayist, and philosopher) [1871-1945]

Frantz Fanon says...

"In the world through which I travel, I am endlessly creating myself."

-- Frantz Fanon (psychiatrist, philosopher, revolutionary and author) [1925-1961].

Alain says...

"Nothing is more dangerous than an idea, when a man has only one idea." /\

"One of the hardest things in the world is saying the thing said everyone says with a thinking. /Dünyanın en zor şeylerinden biri, herkesin düşünmeden söylediğini, düşünerek söylemektir."

Alain, (poet and philosopher) [1868 - 1951].

LAST.FM LIST