Peki suçlu kim?
Ben, sen, o, biz, siz, onlar…
Geçen hafta sonu şehrimdeki konuşmalarıyla birlikte başbakanımız ustaca bir siyasi manevra yaptı. Yine cephe değiştirdi! Bir yandan da gündemi bulandırma amacına ulaştı.
Bu vesileyle altını çizmek isterim; kendisi İzmir’de üç gün kalarak şehrimize ne kadar büyük bir önem bahşettiğini de göstermiş oldu. Böylece İzmir de Johannesburg, Melbourne, Strasbourg, Jakarta, Dubai gibi başbakanın yılda en az üç gün kaldığı önemli şehirler arasına girdi.
Bu kez nur topu gibi iki yeni gündemimiz oldu; derin devlet ve ırkçılık. Bu kez özgürlüklerden, ırkçılığın artmasından ve ayrımcılığın yok edilmesinden dem vurdu.
Burada yine geçmişi hatırlamak lazım belki de. 2005 yılı yaz aylarında Kürt sorunu olduğunu kabul ederek yeni bir gündem yaratmış, geçtiğimiz yıl ise yine reddetmeye başlamıştı.
Pazar günü yaptığı konuşmada “Bunlar gençleri provoke edip tahrik etmeye çalışıyor. Bunlar milliyetçilik adı altında ırkçılık yapıyorlar. Irkçılık, kafatasçılık yapmak, dışlayıcı milliyetçiliktir, ayrımcılıktır, bölücülüktür, negatif bir milliyetçiliktir
[1]'' dedi.
[1] (
http://www.bbm.gov.tr/modules.php?name=News&file=article&sid=1629)
Yakın geçmişimize baktığımızda, sadece bir ay önce bayrak önünde çekilmiş milliyetçi söylemli “Kurban olam ayına yıldızına” sloganlı afişleriyle tüm ülkeyi süslemeye yeltenmişti, 61 ilde asabildiler. Hala bu binlerce afişin mali kaynağı hakkında çeşitli iddiaların atıla gelmekte olduğunu görüyoruz.
Zaten hani bu söylem takiyyecisi tavrını bilmeyen bir yabancı/Avrupalı son üç günkü konuşmalarını dinlemiş olsa aldanıp Türkiye’de sol bir iktidarın var olduğunu zannedecek.
Önemli bir noktaya parmak basmakta da fayda var; son bir ay içerisinde bayrak önü fotoğraflarıyla hayatımıza iki şahsiyet girdi; biri AKP lideri, diğeri ise Samast. Çelişki mi? Bizde çelişkiden bol bir şey yok ki.
Peki, ülkenin şu andaki durumundan, sistemsizliğinden, tüm bu yaşanan sorunlardan, şiddetten dört buçuk yıldır iktidarda tek başına bulunan başbakan ve başkanlık yaptığı hükümet değil mi? Neden atışıyorsunuz o zaman diğer partilerle? Seçim yaklaşıyor diye inanmadığınız sahte gündemleri neden yaratıyorsunuz?
Devlet içinde ve yakınındaki tüm mevkileri kendinden yapan, istediği her alanda bildiğini okuyan kendinizin ve hükümetinizin gelinen noktalarda hiç suçu yok mu? Neden seçim yaklaştıkça enkaz edebiyatının tozlu sayfalarını aralama gereği duyuyorsunuz?
Birçok alanda ise bilmediğiniz için pek bir şey okuyamadığınız durumlar için bu yazıda kendilerini tenzih ediyorum.
Ayrımcılıkla ilgili tüm bu düşüncelerine rağmen başbakanımız 23 Ocak günü yapılan cenaze töreni yerine hakkındaki yolsuzluk iddiaları eşliğinde yapımı daha önce tamamlanan Ankara-Bolu otoyolunu açmıştı. Neden Halaskargazi Caddesi ile Taksim arasındaki yüz binden fazla vatandaşıyla tek yürek olmak yerine makam aracının direksiyon mahalline oturmayı tercih ettiniz?
Muhalefetten yükselen kadrolaşma iddiası karşısında ise KPSS sınavını en önemli can simidi yaparak kendini savunmaya çalışmak gülünç olmaya çalışmaktan başka bir şey değil, çünkü KPSS çoğu işe alım gerek şart olmasına karşın yeter şart değil. KPSS alt sınırı belirleyen bir ön şarttan ileriye gidemiyor.
Gündemden söz açılınca iktidara çok soru sorduğumuzdan muhalefeti sorumsuz kıldığımız anlaşılmasın, ama erkin sahibi olan iktidar yönetim gücünden dolayı daha fazla sorumlu. İktidar hem sorun çözme hem sorun çözme hem gündem yaratma ve hem de temize çıkma güçlerine sahip. Egemen tüm iletişim kaynakları neredeyse tamamen iktidar ekseninden yayın politikası uygulamaktalar.
Masum değiliz hiçbirimiz…Yine de iyi günler mümkün… Çalışmaya devam… Daha güzel bir dünya mümkün!
07/02/2007
~~~t~H~e~K~h~A~n~2~3~~~
Life is an endless adventurE!...
*^"#+*